Birdemetgül ADMİN
Mesaj Sayısı : 1046 Points : 2741 Kayıt tarihi : 10/12/10 Yaş : 54 Nerden : İSTANBUL
| Konu: Başımızın Tacı; Anne Ve Baba Cuma Mart 04, 2011 8:38 am | |
| Hayırsız evlatlar çoğalıyor
İki üç ay önce Ankara'da bir aile faciası yaşanmıştı. Genç bir kız sevdiği erkekle evlenmesine karşı çıkan ailesini öldürmek için bir plan yaparak evin anahtarını sevdiği erkeğe vermişti. Genç erkek de anahtarla eve girerek o evde bulunan anne babayı öldürmüş, kız da ablasını öldürmüş ve bu olay sonunda üç kişinin canına kıyılmıştı. Sevdiği erkek uğruna annesini babasını öldürten ve ablasını da kendi öldürerek ailesinin katili olan bir genç kız vahşeti yaşanıyordu. Diğer bir olay da yıllar önce Bursa'da yaşanmıştı. Borca giren erkek evlat borcunu ödeyebilmek için aklına şeytanî bir plan gelmiş, anne ve babasının öldürtürse kendisine kalacak mirasla borcunu ödemeyi düşünmüştü. Ve kiralık katil tutan bu evlat anne ve babasını öldürtmüş ve ölen anne babasının cenazesinde sahte gözyaşları bile dökmüştü. Polisin büyük başarısıyla olay sonradan aydınlığa kavuşturulmuş ve anne ve babanın ölümüne azmettiren katil evlat tutuklanmıştı. Bu olay sadece benim medyadan şahit olduğum iki örnek. Daha bunun gibi birçok anne ve babasını öldüren, yaralayan, sokağa atan, arayıp hatırını sormayan, ihtiyaçlarını gidermeyen hayırsız evlat örneklerini ne yazık ki toplumumuzda görmek ve duymak mümkün. Etrafımızdaki insanlara ve komşularınıza kulak verdiğiniz zaman birçok insan, evlatlarının hayırsızlığından ve kötülüğünden şikayet etmekte hatta bu yüzden yataklara düşen hastalanan birçok insanlar görmekteyiz. Hayırlı bir evlat anne ve baba için en büyük nimet olabilirken, hayırsız bir evlat da anne ve babalar için en büyük düşman olabilmektedir.
Şikayet etmeye hakkımız var mı?
Peki neden anne ve babalar evlatlarından şikayet ediyorlar? Neden evlatlar anne ve babalarını perişan ediyorlar, ağlatıyorlar, inim inim inletiyorlar? Suçlu kim? Suçlu anne baba mı? Yoksa suçlu evlat mı? Yoksa suçlu toplum mu? Yoksa maneviyatsız eğitim mi? Yoksa sorumsuz medya mı? Yoksa …… Elbette suçu bu sınıflardan birine tamamen yükleyemeyiz. Ama her birinin suçu var. Anne baba biz suçluyuz. Evlat suçlu. Görevini yapmayan eğitim sistemi suçlu. Gençleri kötülüğe sevk eden medya suçlu. Dini diyanetini bilmeyen ve dindar evlat yetiştirmeyen anne ve baba suçlu. Dini öğrenmeyip malayani ve geçici zevkler peşinde koşan gençlerimiz mi suçlu. Devamlı bataklıkta sinek üreten ortam suçlu. Velhasılı hepimiz suçluyuz.
Suçu sadece başkalarında aramaya kalkmayalım. Çocuğunu haram lokma ile besleyen, onlara dinini diyanetini öğretmeyen, ahiretlerini düşünmeyen insanların, herhalde evlatlarından fazla şikayet etme hakları yok.
Nasıl olmalı?
Anne ve baba kötü de olsa hiç bir evladın anne ve babasına isyan etmeye, eziyet etmeye hakkı yoktur. Her şeyde olduğu gibi iyi bir evlat isteyen anne ve babalar evlatlarını İslamî bir terbiye vermek zorundadırlar. İslam terbiyesiyle yetişen bir evlat anne ve babasına kötülük etmez, onları dövmez, onları aç-açık bırakmaz, onlara sövmez hatta Kur'an ifadesiyle öf bile demez. Bakınız bunu ayeti kerimede Rabb'imiz şöyle veriyor. "Rabb'in, ancak kendisine kulluk etmenizi ve anne babaya iyi davranmanızı emretti. Onlardan (anne veya babanızdan) biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa sakın onlara öf bile deme, onları azarlama; her zaman onlara güzel değerli sözler söyle, acıyarak onlara daima kucak aç ve yumuşak davran ve "Ya Rab beni küçükken bakıp büyüttükleri gibi sen de şimdi onlara acı, diyerek dua et!" (İsra; 24) "'a kulluk edin. O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya iyilik edin." (Nisa; 36) Anne ve Baba hakkıyla ilgili hadislerden sadece bir kaçını örnek vermek istiyorum. Adamın biri "Rasulullah (s.a.v.)'e gelip sordu: "Ey 'ın Rasül'ü, insanlar içinde iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en ziyade kim hak sahibidir? diye sordu. Hz. Peygamber (sa.v.): "Annen" diye cevap verdi. Adam: "sonra kim?" dedi. Rasulullah (s.av.) yine "Annen" diye cevap verdi. Adam tekrar: "Sonra kim?" diye sordu. Rasulullah (s.a.v.) yine "Annen" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: "Sonra kim" Rasulullah (s.a.v.) bu dördüncüyü "Baban!" diye cevapladı.' (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1) Abdullah bin Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre: "'ın Rasül'ünden, 'a ve Rasül'üne en muhabbetli amel nedir?" diye sordum. Cevap olarak " Vaktinde kılınan namaz" dediler. Sonra hangisidir diye sordum: "Ana-babaya iyilik yapmaktır" buyurdular. Sonra hangisidir? dediğimde, " yolunda cihad etmek olduğunu söylediler." (Buhari, Mevakitüs Salat, 5; Cihad, 1; Edep; Müslim) Sevgili Peygamberimiz bir gün ashabına :."Size büyük günahların en büyüğünün ne olduğunu söyleyeyim mi?" diye sordu. Yanındakiler "Evet" deyince Rasulullah (s.a.v.) bu günahları şöyle ifade etti: "'a şirk koşmak ve anne babaya âsî olmak!" (Buhari, Edep, 6) Anne ve babanın hakkı ve önemi ile ilgili daha birçok ayet ve hadislere yer vermek mümkündür.
Anne-baba kimdir?
Ayet ve hadisler incelendiğinde ısrarla evladın anne ve babasına itaat etmesi, iyilik etmesi ve onlara isyan edilmemesi istenmektedir. Gerçekten insan hayatında aslolan ve en büyük iyilikleri dokunan kişilerin başında anne ve baba gelir. Çünkü evladın dünyaya gelmesinde, yetişmesinde ve bir yerlere gelmesinde anne ve babanın birçok emeği vardır. Bir zamanlar biz büsbütün acizdik, onlar güçlü kuvvetli idiler. Öyle iken onlar bizi emzirdiler, hırpalamadılar. Hep gözümüzün içine bakarak bizi büyüttüler. Şimdi onlar aciz düştüler, muhtaç kaldılar Biz güçlendik, kuvvetlendik, onlara güzelce bakacak bir hale geldik. Artık emek sırası bize geçmiştir. Hizmet nöbeti bize düşmüştür. Gün gelir, biz de bu sırayı geçirip, bu nöbeti savarız. Büyütüp yetiştirdiğimiz evlatlardan elbet imdat umarız. İşte bunu iyice bilelim de analarımızı, babalarımızı horlamayalım. Onlara yüksünerek onları hırpalamayalım. Evlat için ana-baba gerçekten pek büyük nimettir. Henüz hayatta iken onların kıymetini bilmek lazımdır. İnsan ne kadar hizmet ve iyilikte bulunsa, ana-babanın hakkını tamamen ödeyemez. Ana-babaya ihsan ve ikramda bulunmak, onlara karşı iyi ve güzel davranmak, evlat üzerine farzdır. 'ın kesin emridir. Onlara isyan ve eziyet ise haramdır. Ana ve babamız dünyaya gelişimize sebep oldukları için varoluşumuzu onlara borçluyuz. Hiçbir şeyi esirgemeden gereken ihtiyacımızı karşılayarak bizi büyüttüler, yetiştirdiler, bizi hayata hazırladılar. Bu yüzden de bütün varlığımızı onlara borçluyuz. Çocuklarının ana ve babalarına karşı en temel vazifelerinin başında (meşru taleplerine) itaat, sevgi, saygı hürmet, minnettarlık, darda kalınca yardım ve ölünce hayırla onları yad etmek gelir.
Çocuklar anne ve babalarına ne kadar iyilik ve itaatte bulunsalar yine azdır. Bir evladımızdan ne bekliyorsak, beklentilerimizi anne ve babamıza karşı biz aynen yapmalıyız. Ana babamıza karşı görevlerimizi yerine getirmek, devamlı iyi muamelede bulunmak, gönüllerini hoşnut tutmak, onlara karşı yapacağımız bir teşekkür ifadesidir. Aslında onlara yapacağımız o kadar iyilik var ki onlar anlatmak bile derginin sayfaları yetmez.
Görevlerimiz
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname'de evladın anne ve babasına karşı on beş görev sayar.
Anne ve babasıyla olan sohbetinin kalkıp oturuşunu adab ve erkanı on beştir
1. Anne ve babasının sözlerini dinlemek 2. Emirlerine göre hareket etmek. 3. Onlardan izin almadan oturmamak. 4. Onların kalkışında ayakta durmak. 5. Yol yürürken onlara öncülük yapmak. 6. Sesini onlarınkinden fazlaya yükseltmemek. 7. Onları ismiyle çağırmamak. 8. Çağırdıklarında efendim veya buyrunuz deyip emirlerini yerine getirmek. 9. İşlerini yapmak ve onlara hizmet etmekte titizlik göstermek. 10. Onların rızalarını kazanmak 11. Onları korumak ve onlara saygılı olmak. 12. Onlara öfkeli bir bakışla bakmamak 13. Onlara karşı yüzünü ekşitmemek, güler yüz ve tatlı sözle gönüllerini hoş etmek 14. Onlara yaptığı bir iyilikten dolayı başa kakmamak ve minnet etmemek. 15. Emirleri olmadan gurbete gitmemek, ayrılmamak.
Yukarıdaki esaslar ve bunun dışında müsbet sözlü, fiili görevleri yerine getirerek, anne ve babasının rızalarını alan evlat, dünya ve ahiret mutluluğuna erer. Buradan anne ve babası sağ olan kardeşlerimize sesleniyorum. Anne ve babanız vefat etmeden önce onların kıymetini bilin. Onları baştacı edin. Onları elinizin üstünde tutun. Büyüklerimiz anne ve babanın yüzüne sevgiyle bakmanın bile sevap olduğunu söylüyorlar. Bizler anne-babamızın rızasını kazanarak onların hayır duasını almanın gayreti içinde olalım. Zira Peygamberimiz, "Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve anne- babanın evladına duası." (İbn Mâce, Dua, 11) buyurmuştur. Bir insanın hayatında en çok ve en fazla hakkı olarak önce annesinin sonra babasının geldiğini yukarıdaki hadiste öğrenmiştik. Annemize ve babamıza ne kadar iyilik etsek azdır. Alimlerden biri devamlı annesinin ayaklarının altını öpermiş. Çünkü "Cennet annelerini ayakları altındadır" hadisini düşünerek yaparmış bunu. Bu hem kitaplarımızla hem de tecrübelerimizle sabittir ki annesine ve babasına hayrı olmayan insan, kendi evlatlarından hayır görmez. Ya da bunun cezasını çok ağır öder. Peygamberimiz anne ve babanın dualarının makbul olduğunu haber veriyor. Bugün bir bakıma sıkıntı çeken insanlar neden sıkıntı çektiklerini merak ediyorlarsa anne ve babasını razı edip etmediği yönünde nefis muhasebesi yapmalarını tavsiye ederiz. Bir Müslüman için anne ve babaların sevindirileceği gün sadece Anneler ya da Babalar günü değil. Bizim için her gün anne ve babalar günüdür. Sevgili Peygamberimizin şu hadisini hiç unutmamak gerekir. "'ın rızası, anne-babanın rızasında, 'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir." (Tirmizi, Birr, 3)
Yazımızı şu kıssa ile bitirmek istiyoruz.
Musa aleyhisselam Hazretleri, cennetteki komşusunun veya arkadaşının, dostunun kim olacağını Cenab-ı Hakk'tan sorup öğrenmek ister. Cenab-ı Hak da Peygamberi Musa'ya: "Falan memlekete git. Orada bir kasap var işte, O senin cennetteki komşundur" buyurmuş. Musa ( a.s.) gidip o adamı bulmuş. Kasap olan kişi, Musa (a.s.)'dan kendisine misafir olmasını istemiş Musa (a.s.) da bu teklifi kabul ederek evine misafir olmuş. Odaya girdiklerinde Musa aleyhisselamın gözüne bir zenbilde yatmakta olan kadın çarpmış. Yemeğe oturmuşlar. Adam bir lokma kendi alıyor, iki lokma da zenbile bırakıyormuş. Kasabın annesine en güzel şekilde bakması Musa aleyhisselamı hoşnut eder. Musa ( a.s.) kasab olan kişiye: "Annenin dudakları kımıldanıyor ve bir şeyler söylüyordu, ne söylüyor?" diye sormuş. Kasap da "Efendim annem diyor ki: seni Musa aleyhisselam'a cennette refîk eylesin" diyor. Bu kişinin annesine bakarak ve onun duasını alarak ve o zamana kadar Peygamber olduğunu gizleyen Musa aleyhisselam, kasabı tebrik edip müjdelemişler.
Cenab-ı Hakk, Peygamberimizle cennette komşu olmayı; anne babalarımızın rızasını ve duasını kazanmayı cümlemize nasip eylesin. (Amin). | |
|