.::CANSELİ FM & TURKFORUM MÜZİK & PAYLAŞIM::.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.::CANSELİ FM & TURKFORUM MÜZİK & PAYLAŞIM::.

MÜZİK,FİLM,RESİM,ŞİİR,FLAŞ ANIMASYONLAR,MP3,EN YENİ TURKÇE ALBÜMLER,FM RADYO,ONLİNE SOHBET
 
canseli fm i dinlemek için tıklayınAnasayfaCANSELI FMCANSELİ PORTALGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yapcanseli fm i dinlemek için tıklayın

 

 akdeniz bölgesi tanıtımı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ŞAHAN
.::FORUM KURUCUSU::.
.::FORUM KURUCUSU::.
ŞAHAN


Mesaj Sayısı : 1120
Points : 1822
Kayıt tarihi : 23/06/10
Yaş : 52
Nerden : Deutschland

akdeniz bölgesi tanıtımı Empty
MesajKonu: akdeniz bölgesi tanıtımı   akdeniz bölgesi tanıtımı F9bde310Paz Eyl. 12, 2010 12:56 pm

AKDENİZ İKLİMİ

Akdeniz iklimi, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçen iklim türüdür. Yaz sıcaklığı güneş ışınlarının düşme açısına, kuraklık ise alçalıcı hava hareketlerine bağlıdır. En sıcak ay ortalaması 28-30 °C , en soğuk ay ortalaması 8-10 °C dir. Yıllık ortalama 18 °C dir. Kar yağışı ve don olayı çok ender görülür. En fazla yağış kışın , en az yağış yazın düşer. Kışın görülen yağışlar cephesel kökenlidir. Cephesel yağışlar en fazla bu ikimde görülür. Yıllık yağış miktarı yükseltiye göre değişir. Ortalama 600-1000 mm arasındadır. Yağış rejimi düzensizdir.

Bitki örtüsü maki'dir. Maki yaz kuraklığına dayanabilen; mersin, defne, kocayemiş, zeytin, zakkum, keçiboynuzu gibi kısa bodur ağaççıklardan meydana gelen bir bitki topluluğudur.

Akdeniz ikliminin Görüldüğü yerler : Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler ( Libya, Mısır ve Lübnan hariç. Buralarda görülmeme sebebi yer şekillerinin engebesiz olmasıdır.), Avustralya’nın güneybatısı, G. Afrika Cumhuriyetinde Kap bölgesi, Şili’nin orta kesimleri ve Kuzey Amerika’da Kaliforniya çevresinde etkilidir.

Türkiye'de Akdeniz iklimi esas karakterini Akdeniz Bölgesi'nde, Torosların denize bakan yamaçlarında 800-1000 metre yüksekliğe kadar olan alanlarda gösterir. Kıyı boyunca kuzeye gidildikçe karakterinde değişiklikler görülmekle birlikte, kıyılar ve içeriye doğru uzanan grabenler boyunca görülür. Marmara Bölgesi'nde ise Güney Marmara kıyıları ile Trakya'nın Ege kıyılarında görülür


AKDENİZ BÖLGESİNDE Kİ BAZI ŞEHİRLER VE GENEL BİLGİLERİ :

ISPARTA :

Isparta şehri, Isparta ilinin vilayet merkezidir. Nüfusu 150 000, rakımı 1035 m. dir.

Ispartanın ilkçağlardaki tarihi, öncelikle Pisidia bölgesinin genel tarihi akışı içinde ele alınmalıdır. Gerçekte, Isparta ve çevresinde Hititlere ait bazı eserlerin ele geçirilmiş oluşu, bu bölgedeki Hitit hakimiyetine işaret ederse de, Ispartanın bu devirlerdeki şehir tarihini, tam anlamıyla açıklığa kavuşturmak mümkün değildir.

Tarihi dönemlerde Hitit egemenliği altındaki bu bölgeye daha sonra İyonlar ve Lidyalılar hakim olmuşlardır. M.Ö. 546 tarihinde Perslerin, Lidya Devletini yenmesi ve Anadoluya hakim olmaları ile Isparta, Perslerin üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalmıştır.

Büyük İskender, M.Ö.333 yılında Lidyayı alarak tarihi Asya seferine başladı. Önce Sagalassus’u alan İskender, daha sonra Dinar’a geçerek Pisidianın tamamını ülkesine bağlamış oldu.

Pisidia, İskender İmparatorluğunun parçalanması ile Seleukosların hissesine düştü. Daha sonra da Bergama Krallığına bağlandı. Bu Krallığın M.Ö.II.yy’da yıkılmasını izleyen günlerde, Romalılar Anadoluyu ele geçirmiş oldular.

Ağlasun’un eski önemini kaybetmesinden sonra Isparta, Pisidia Piskoposluğunun (Daha sonra Rum Metropolitliğinin) Merkezi haline geldi.

Roma yönetiminin ikiye ayrılması üzerine Isparta ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğuna bağlanmış oldu.



TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ISPARTA Yörenin yerleşme tarihi paleolitik dönemle başlamaktadır. 1944 yılında Şevket Aziz Kansu döneminde yapılan incelemeler sonucunda, Bozanönü Ovasının ortasında bulunan Kapıini Mağarası, üst paleolitik eserleri vermektedir. Keçiborlu’nun Gümüşgün (Baladız) yakınlarında Prof. Louis’in yaptığı kazılarda, Mezolitik çağına ait “Mikrolit” adı verilen çakmak taşlarına rastlanmıştır.

Tarih öncesi çağın üçüncü dönemi, neolotik devri olmuştur. Bu devire ait Yeniköy (Ş.Karaağaç) Höyüğündeki buluntular bunu doğrulamaktadır. Toprak Tol Höyüğü ve Köşktepe’de rastlanan küp mezarlar ile ele geçen başka buluntular, Isparta’daki yerleşimin Kalkolotik dönemde de var olduğunu göstermektedir. Kalkolotik dönem sonrası Tunç Kültürleri, Pisidia ovasında oldukça yaygın bir biçimde gözlenebilir.


Yüzölçümü: 8.933 km²

Nüfus: 513.681 (2000)

İl Trafik No: 32

Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerinin kesiştiği Göller Bölgesi denilen noktada yer alan Isparta ili, Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri, Kovada ve Kızıldağı Milli Parkları ile zengin bir fauna ve floraya sahiptir.

İnanç Turizminin merkezi Yalvaç ilçesi Anadolunun kültür zenginliğini tüm ihtişamı ile yansıtmaktadır.

Kayak Merkezinin yeraldığı Davraz Dağı, doğa yürüyüşü ve nehir sporlarına elverişli kanyonlar, mağaralar ve dağları ile pek çok doğa sporlarının yapıldığı merkezdir.

Isparta'nın turizm kapısı Eğirdir, alternatif turizm cennetidir. Dağcılık, trekking, rüzgarsörfü , yamaç paraşütü, kampçılık turizm çeşitlerinden birkaçıdır.

İlde ovalar da büyük bir alan kaplamaktadır. Bu ovalardan Küleönü ovası ve Senirkent ovası bölge ve Türkiye sınırları içerisinde de önemli ovalardandır


İLÇELER

Isparta ilinin ilçeleri; Aksu, Atabey, Eğirdir, Gelendost , Isparta Gönen, Keçiborlu , Senirkent , Sütçüler, Şarkikaraağaç, Uluborlu,Yalvaç ve Yenişarbademli'dir .

Aksu: Yaklaşık 1200 metre rakımında bulunan Aksu İlçesi, eski adı olan Anamas'ı , ilçe coğrafyasına hakim 2388 m yüksekliğindeki Anamas Dağından almaktadır.

Aksu ilçesinin yeraldığı yörede yapılan kazılarda, ilk çağlardan beri iskana açık olduğu görülmektedir. Yörede, Helenistik çağa ait M.Ö.2. ve 1. Yüzyıldan kalma sikkelere rastlanmaktadır. Yapılan araştırmalardan, Aksu Vadisi ve Anamas yaylaları arasındaki ulaşım zorluklarına rağmen, civarındaki bazı köylerde 16. yüzyıldan beri Pazar kurulmakta olduğu ve bu yörede yoğun bir Yörük nüfusun yaşadığı anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde, Eğirdir'e bağlı bir bucak olarak Yenice adı altında idari konumunu sürdüren Aksu, 26.8.1988 tarihinde ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Aksu ilçesi sınırları içindeki en önemli tarihi kalıntılar: Timbriada , Tynada , Eurymendon Kutsal Alanı ve Roma Köprüsü dür. Yörede turistik önemi olan Sorgon ve Zindan Mağaraları ile Sorgun yaylası Aksu İlçe sınırları içinde bulunmaktadır.

Atabey: Atabey İlçesi kuzeyden Senirkent ve Uluborlu, Batıdan Gönen, güneyden merkeze bağlı büyük bir kasaba olan Kuleönü ve merkez ilçe Isparta, doğudan da Eğirdir ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin kuzeyini ve batısını Barla Dağı ve uzantıları bulunmaktadır.

Selçuklular döneminde bilinçli bir şekilde kervansaray ağıyla donatılan Konya-Antalya güzergahındaki yerleşmelerinden birisi olan (Atabey) önem verildiği, Ertokuş tarafından burada 1224 yılında inşa ettirilen medreseden anlaşılmaktadır. 13. yy. başında tamamen Türkleşen bölgede, önemli bir yerleşim merkezi olarak beliren Atabay ' deki medrese Osmanlı devleti eğitim sistemi içinde de fonksiyonunu devam ettirmiştir. Atabey' in 1478,1501, ve 1568 tarihlerindeki kayıtlara göre, Eğirdir 'e bağlı bir nahiye olduğu yazılıdır.

İlçe sınırları içinde bulunan başlıca tarihi ve kültürel varlıklar, Harmanören ( Göndürle ) de meydana çıkartılan 41 Küp Mezarlar, Sidera Bayat Harabeleri, Ertokuş Medresesi, Sinan Camiidir. (18) Atabey ilçesine bağlı olarak, İslamköy Kasabası yanında 4 adette köy yerleşimi bulunmaktadır. Atabey ilçe merkezi Isparta'ya 23 km uzaklıkta olup, çoğunluğu çift yol olmak üzere asfalt yol ile bağlıdır.

Gelendost : Gelendost ilçesi, Isparta il merkezinin kuzeyinde, Eğirdir Gölünün 10 km içerisinde kurulmuştur. Gelendos ilçesi, ilk çağlardan beri, Pisidya Ülkesi adı verilen Göller Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisidir. M.Ö. 3500 yıllarında “ Mirya veya Miryo ” adı ile Hititlerin bir kolu olan Anamurla Miryalılar tarafından kurulmuştur. M.Ö. 547 yıllarında bu topraklar Pisidyalıları yenen Pers' lerin egemenliğine geçmiştir. 17 Eylül 1176 yılında yapılan ve bir kısmı da Gelendost Ovasında geçen Miryakefalon Savaşını Türklerin kazanması ile Selçuklu topraklarına katılmıştır. Gelendost daha sonra Hamidoğulları Beyliğinin egemenliği altına girmiştir.

Gelendost , tarihi boyunca Ablada, Sabinae , Myrion , Miryona , Miryo , Myriokafalon , Gelende- Abad , Gelendoz adları ile anılmıştır. 16. yüzyılda Afşar nahiyesine bağlı olan Gelendost , Cumhuriyet döneminde 1930 yılında Afşar'ın yerine nahiye olmuştur. Daha sonrada 6.3.1954 tarih ve 6324 sayılı kanun ile de ilçe olmuştur. Gelendost , Isparta-Konya karayolu üzerindedir. Isparta'ya 80 km uzaklıktadır. İlçenin tüm kasaba ve köyleri ile ulaşım olanakları her mevsim vardır. İlçede halk ağırlıklı olarak tarımla uğraşmaktadır. Elmacılık en önemli uğraş koludur.

Gelendos ilçe merkezinde bulunan tarihi iki cami ile Yeşilköy sınırları içinde bulunan Ertokuş Kervansarayı ilçenin en önemli kültür yapılarıdır.

Isparta Gönen: Isparta İl Merkezine 24 km uzaklıklığında , Isparta-Burdur karayoluna 5 km uzaklığındaki Gönen'in tarihi M.Ö. 3-4 yüzyıla kadar dayanır. Tarih boyunca Kaue , Kawaena , Colonia , julia , Augusta , Pia , Fida , Comama , Yuztinianopolis , Gonana , Konana, Könan ve Gönen adları ile anılmıştır. Roma İmparatorluğu Augustos ' un Pisidia adı verilen bölgede kurulduğu dört şehirden birisidir. Araştırmalara göre yörede ilk yerleşim birimi Yuvaca, şimdiki yayla adıyla bilinen yerdir. Buraya ilk gelenler Yüreçi göçerleridir.

İlçe zamanla Selçukluların ve daha sonra da Hamitoğulları Beyliği'nin egemenliği altında bulunmuştur. Hamitoğlu Hüseyin Bey, topraklarının büyük bir bölümünü Osmanlı Sultanı I. Murat ‘a satmıştır . 30 Aralık 1992 tarihinde yapılan düzenleme sonucunda, İğdecik. Gölbaşı, Koçtepe ve Senirce köyleri Isparta İl merkezine, Güneykent Kasabası, Gümüşgün Köyü Keçiborlu ilçesine bağlanmıştır. Gönen ilçesine bağlı yerleşim birimi olarak yalnız Kızılcık Köyü kalmıştır.

Keçiborlu : Isparta il merkezine 40 km uzaklığındaki Keçiborlu ilçe merkezinin tarihi gelişimi Isparta ilçe merkezi ile benzerlik göstermektedir. Keçiborlu tarih boyunca, Eudoxiopolis , Keçik -Borlu, Kiçi -Borlu isimleriyle anılmıştır. Keçiborlu , Hitit, İyon, Lidya, Pers, Helen, Roma, Bizans devirlerini yaşadıktan sonra 1204 yılında Sultan Kılıç Arslan tarafından Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girmiştir. Daha sonra Hamitoğulları Beyliğinde Uluborlu ve Gönen'e bağlı bir kasaba olarak varlığını sürdürmüştür.

Günümüzdeki Keçiborlu ilçesinde korunmakta olan Keçiborlu Höyüğü, Kılıç Höyüğü, Kılıç Fari Harabeleri, Fadıllı Harabeleri, Güneykent şehir kalıntıları, Sinanbey Camii, Senir Hacı Osman Camii, Gümüşgün Sinan Dede Türbesi eski çağlardan kalan eserler ve yerler olarak görülmektedir.

İlçenin başlıca mesire ve yayla turizmi yerleri : Söğüt Dağı Yaylası, Fadıllı Yaylası, Koru Yaylası, Taşoluk Yaylası, Güneydere Uzundere Piknik Yeri ve göleti , Keçiborlu Göleti , Boyralı Sini Yaylası, Aydoğmuş Akdağ Yaylası, Senir , Tepecik ve Ardıçlı Köyleri Burdur Gölü Kenarı Plaj sahasıdır.

Keçiborlu adının, bölgenin küçük tepeciklerinden oluşmasına izafeten Kiçi (Küçük) Bor (Taş) kelimelerinden oluştuğu Kiçiborlu 'dan bozulduğu sanılmaktadır.

Senirkent : Isparta İl Merkezine 76 km uzaklığında, Eğirdir Gölü' nün Hoyran Gölü adı verilen kuzey kısmının batısında bir vadide yer alan ilçe, dağ eteğindeki meyilli düzlük bir arazide kurulmuştur. Zira “ Senir ” dağ eteğindeki meyilli düzlük anlamına gelmektedir.

Senirkent'in bulunduğu bölgenin, tarihin çok eski devirlerinden beri yerleşim merkezi olduğu, buluntulardan ve yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. Ancak su kanalı, kervansaray, kale gibi ayakta kalmış tarihi yapılara rastlamaktadır. 1370 yılında kurulmuş olan Senirkent 1807de Uluborlu'ya bağlı nahiye statüsüne getirilmiş ve belediye teşkilatı kurulmuştur. İlçedeki başlıca kültür varlıkları: Tymandos Antik Kent, Yassıören Höyük, Garip Höyük, Tohumkesen Höyük, Aralık Höyük Gençali Höyük, Veli Baba Türbesidir.

Sütçüler: Isparta'nın güneyinde yer alan Sütçüler ilçesinin kuruluşunun M.Ö. 200 yıllarına kadar dayandığı bilinmektedir. Bu gün Adada olarak adlandırılan antik kent, Pisidya bölgesinde; Pisidya ile Pamfilya bölgeleri arasında yer almaktadır. 1330 yıllarında Hamitoğulları beyliği Eğirdir' de kurulana kadar Sütçüler Selçuklular ' ın elinde kalmıştır .

Osmanlılar zamanında bir süre Kara Bavlu olarak anılmıştır. Zamanla Bavlu şekline dönüşen isim, Cumhuriyet döneminde 1926 yılına kadar sürmüş, bu tarihte yerleşime dağ-dağlık anlamına gelen Cebel ismi verilmiştir. 1938 yılında belde halkının büyük şehirlerde sütçülük yapmaları üzerine isimi Sütçüler olarak değiştirilmiş ve Eğirdir 'e bağlı bir nahiye iken ilçe statüsü verilmiştir.

İlçenin belli başlı kültür varlıkları arasında, ilçenin tarihi gelişimini simgeleyen kalıntılarından Adada antik kenti gelir. Antik kent ilçe merkezine 12, Sağrak köyüne 2 kilometre uzaklıktadır. Diğer kültürel varlıkları ise, Sığırlık Harabeleri, Taşkapı Harabeleri, Zorzila Kalıntıları, Sefer Ağa Camii, Çandır Köprüsüdür.

Uluborlu: Uluborlu, tarih öncesi devirlerden beri çeşitli medeniyetlerin hüküm sürdüğü yörede yer almaktadır. Uluborlu'nun 4000 yıl öncesi Hititler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu döneme ait kalıntılara yörede hala rastlanmaktadır. Uluborlu, Türklerin fethi öncesinde Apolonia , Sozopolis , Mardion , Mardiyon , Mardiaion adlarıylada anılmıştır. 1070 yılında Türklerin egemenliğine girmiştir. Bu devirden sonra Uluborlu, Borgulu , Burgulu, Uluğborlu isimleri de almıştır.

Uluborlu'da yaklaşık 17 türde kiraz yetiştirilmektedir. Uluborlu kirazı Avrupa ülkelerinde çok tutulmaktadır. Ürünün büyük bir kısmı ihraç edilmektedir. İlçede Temmuz ayının ilk haftasında 2 gün süreli Altın Kiraz ve Yağlı Pehlivan Güreş Şenlikleri düzenlenmektedir.

Yenişarbademli : Yenişarbademli , Beyşehir Gölü nün batısında, Toros Dağları nın kuzey uzantısı olan Anamas Dağları ile bütünleşir. İlçe doğusunda, Beyşehir, batısında Aksu ve kuzeyinde Şarkikaraağaç ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin rakımı 1150 metredir. İlçe sınırları içerisinde bulunan Dedegöl Dağı (2892 m) ile Isparta'nın en yüksek dağıdır. Yenişar tarih boyunca pek çok uygarlığa sahne olmuştur. Yapılan araştırmaya göre, M.Ö. 4000 yıllarında Etiler , M.Ö. 1500 yıllarında Frikyalılar , M.Ö. 800 yıllarında İyonlar, M.Ö. 600 yıllarında Lidyalılar, M.Ö. 446 yıllarında Persler, M.Ö. 190 yıllarında Romalılar, M:S. 395 yıllarında da Bizanslar yörede uygarlık kurmuşlardır.

1071 Malazgirt Zaferi nden sonra 1142 yıllarında Selçuklu topraklarına katılabilmiştir. 1810 yılında Konya Vilayetine bağlı bir kaza olmuştur. Selçuklulara ait Kubad -ı Abad Sarayı kalıntıları da ilçe hudutları içinde yer almaktadır.

Yenişarbademli, Şarkikaraağaç üzerinden asfalt yol ile Isparta il merkezine 177 km uzaklıktadır. Yenişarbademli ' nin , başlıca gelir kaynağı, tarım, hayvancılık, orman işçiliği ve balıkçılıktır.



ADANA

Adana ili Akdeniz Bölgesi'nde, 35-38 kuzey enlemleri ile 34-46 doğu boylamları arasında ve yer alan bir ildir. İl merkezi Akdeniz'e yaklaşık 50 km uzaklıktadır. Seyhan ve Yüreğir ilçeleri ilin merkezini oluşturur.

Kuzeyinde Kayseri, doğusunda Osmaniye, Kahramanmaraş ve Gaziantep, batısında Niğde ve İçel, güneydoğusunda Hatay illeri yeralmaktadır. Güneyi 160 kilometreyi bulan Akdeniz kıyılarıyla sınırlanan ilin yüzölçümü, 14.030 km2'dir. Şehir merkezinin denizden yüksekliği 23 metredir. İlin 13 ilçesi, 46 belediyesi, 550 köyü bulunmaktadır.

Adana'nın toprakları, içinden geçen Seyhan Nehri sayesinde çok verimlidir. NATO'nun İncirlik Hava Üssü Adana il merkezinin yaklaşık 12 km doğusundadır.

İLK ÇAĞDA ADANA :

Anadolu'yu baştan başa geçerek Gülek boğazı'ndan Tarsus'a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı'nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy'da Hitit Federasyonu'na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova'da kurulan Kue Krallığı'na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy'da Persler, M.Ö. 333'te Büyük İskender'in egemenliğine girdi. İskender'in ölümünde (MÖ. 323) sonra da Selefkiler'e bağlandı. M.Ö. 66'da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi.

Roma İmparatorluğu ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen 704'de Halife Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy'da Adana Çukurova'nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy'da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır'daki Tolunoğulları'nın eline geçti.

Bizanslılar, Abbasiler'in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan'ın Malazgirt Zaferi'ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular'ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova'ya Doğu'dan gelen birçok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana'da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy'in ilk yarısında Memluklar'ın eline geçen Çukurova'ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352'de yöreye Memluklullara bağlı Türkmen Beylerinden Yüregiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana'ydı. Ramazanoğulları'nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılan Adana'yı 1608'e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.

1672'de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy'ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçiridi ve Mısır Ordusu'nun karargahı olarak kullanıldı. Londra Antlaşmasıyla (1840) Osmanlılar'a geri verildi.1867'deki yönetsel düzenlemede vilayet oldu. 1886'da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler'in 1909'daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros Dağları ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye'ye bağlandı. Kurtuluş savaşında Türk-Fransız Cephesinde bulunan ve 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922'de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana'nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.




* Adana, DİE 2000 yılı sayımına göre 2.3 (2.300.000 ) milyondur. Adana şehir merkezi 1.830.710 nüfusu ile 2000 yılından beri Türkiye'nin 4'üncü büyük şehridir.
* Nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının iki katına yakındır (95 kişi/km2).
* Nüfusun yaklaşık %66'sı kentsel; %34'ü de kırsal kesimde yaşamaktadır.
* Adana ili, nüfus artış hızı bakımından Türkiye'de 3. sırada yer alır (yılda yaklaşık %0.36).
* Çalışan nüfusun genel nüfusa oranı %40'ın üstündedir. Bunun yaklaşık %65'i tarım, %15'i işleme endüstrisi kollarında çalışır.

İklim

Adana ilinde en yüksek sıcaklık 45°C, en düşük sıcaklık ise 1 c dolaylarındadır. İlde en çok yağış ise bahar aylarında görülür. Ortalama nisbi nemin %90 'ın üzerine çıktığı da görülebilir.

Aladağ, Feke, Pozantı, Saimbeyli, Tufanbeyli ilçeleri dağlık ve yüksek yayla karakterindeki geçit bölgeleri olup ova kesiminden farklı iklim değerlerine sahiptir. Bu bakımdan il genelinde tarımsal faaliyetler uzun zaman periyodunda tamamlanmaktadır.

İlde iklim dağlık ve ovalık alanlarda farklılık göstermekle birlikte tipik akdeniz iklimi karakterindedir.Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Yükseklerde yağışlar genellikle kar şeklinde düşmektedir.

Ekonomi

İlin önemli geliri tarım, otomotiv, tekstil, kimya, hayvancılık'dan elde edilmektedir. İl merkezinde bir tren istasyonu, şehir yakınlarında ise bir sivil havalimanı(Şakirpaşa Havaalanı) ve Ceyhan ilçesinde 2, Yumurtalık ilçesinde 1 tane olmak üzere 3 adet liman bulunmaktadır.

Tarım

* Adana'nın yüzölçümü 1.403.000 hektar olup; bu arazinin, 539.000 hektarı işlenen tarım arazisi, 48.970 hektarı çayır ve mera,

547.730 hektarı orman-çalılık ve fundalık, 235.300 hektarı dağlık-taşlık, 19.000 hektar alan ise su yüzeyleridir. Sulanan tarım arazisi 217.562 hektardır.

* Büyükbaş hayvan sayısı 142.560 adet, küçükbaş hayvan sayısı 454.398 adet, süt üretimi 134.456 tondur.

Cumhuriyetle birlikte tarıma büyük bir önem vermiştir, köylüden alınan ağır vergileri ortadan kaldırmış, böylece tarım teşvik edilmiştir. 1950'li yıllardan itibaren traktör sayısının artması, 1956 yılında Seyhan Barajı'nın açılması, tarımsal mücadelenin başlaması ile birlikte tarımsal arazi artış gözlenmiştir. 1970'li yıllarda sulama kanallarının açılması ile birlikte sulanabilir arazide artış olmuştur. 1980'li yıllarda ikinci ürün uygulamasına geçilmiş ve 1,5 milyon dekar alan değerlendirilmiş, soya, mısır, yer fıstığı ekim alanlarında büyük bir artış olmuştur. Adana, Türkiye'nin mısır ihtiyacının hemen tamamını karşılamaktadır. Özellikle son üç yılda yapılan çalışmalarda ova bölgesinde, sebzecilik, meyvecilik ve özellikle seracılık konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Sera üretiminde alçak ve yüksek örtü üretimi yapılan alanlar hızla artış göstermiştir.

Adana Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü 1931 yılından beri hizmet vermektedir.

Sanayi

1950'li yıllarda hızlı kentleşmeye bağlı olarak inşaat malzemesi üreten fabrikalar da faaliyete başlamıştır. 1956 yılında Osmaniye, Gaziantep, İçel, Konya yollarının birinci sınıf yol durumuna gelmesi Adana'nın transit merkez olmasını sağlamış ve ilin önemi artmıştır.

İl genelinde faaliyet gösteren ve Adana Sanayi Odası'na kayıtlı, 10 ve daha üstünde işçi çalıştıran işyeri sayısı 732'dir. Bu rakam düşük olarak görülebilir. Ancak faaliyet gösteren sanayi işletmelerinin birçoğu büyük ölçekli olup çok sayıda işçi istihdam edilmektedir. Bu gün ülke genelinde faaliyet gösteren 500 büyük sanayi kuruluşunun 18 adedi Adana'da bulunmaktadır.

Adana ve çevresindeki önemli bazı yapılar

* Arkeoloji Müzesi
* Adana Bedesteni
* Hasan Ağa Camisi
* Magarsus Kilisesi
* Taşköprü
* Ulu Camii (Adana)
* Eski Camii
* Yağ Camii
* Sabancı Merkez Camii
* Yılankale
* Anavarza Kalesi
* Dumlu Kalesi
* Kurtkulağı Kervansarayı
* Haydar Ağa Camisi
* Sirkeli Höyüğü
* Misis Köprüsü


ANTALYA

Antalya Türkiye'nin güneyinde yer alan bir ilidir. Ülkenin turizm başkenti sayılabilecek il Türkiye'nin en çok turist alan ilidir.

Tarihi

Antalya, antik bölgelerden Kilikya'nın batı kesimini, Pamfilya'nın güneydoğu ucunu ve doğu Likya'yı içine almaktadır. Antalya Türkiye'de bugüne kadar bilinen en eski yerleşmelerin bulunduğu en önde gelen illerden biridir. Antalya'ya 20 km. uzaklıkta ve Toroslar'ın Akdeniz'e bakan yamaçlarında yer alan Karain Mağarası'nda yapılan kazılarda Antalya ilinde Paleolitik yerleşmenin varlığını ortaya çıkartmış ve bölgenin tarihini M.Ö. 220 bin yılına kadar indirmiştir.

Bölgenin en önemli Prehistorik buluntularını içeren Karain mağarası Paleolitik ve Neolitik, Beldibi Mağarası da Mezolitik çağdan veriler sunarken, Bademağacı Höyüğü'nde son kazılarda Cilalı taş çağı yerleşimlerine ve buluntuları ve yanısıra insanın yerleşik hayata geçişinin ilk izlerine rastlanır. Bunlara Karataş, Semahöyük'te yapılan kazılarla elde edilen Erken Tunç Çağı bulguları da eklenince, bölgede Paleolitik çağdan zamanımıza kadar kesintisiz bir uygarlığın varlığı belirlenir.

Antalya Bölgesi'nin erken tarihi, son buluntulardan önce karanlıktı. Hititlerin çivi yazılı belgelerinde, adı geçen Ahhiyava ve Arzava ülkelerinin Pamfilya olduğu bilim çevrelerinde artık daha yüksek sesle ileri sürülmektedir. Son araştırmalar ve buluntuların yorumlanmasıyla karanlık diye bilinen bu dönem de aydınlanmaya başlamıştır.

Konya'nın Yalburt'unda bir Hitit Hieroglafinde Patara'nın "Pataf" biçiminde geçmesi bu aydınlanmayı güçlendiren buluntulardır. Bıradan anlaşılan, Hititler, "Lukka Ülkesi" diye adlandırdıkları Akdeniz sahiline kadar uzanmıştır.

M.Ö.14. ve 13. yüzyıllar, Miken kolonistlerinin en faal oldukları dönemlerdir. Anadolu'nün batı ve güney bölgelerinde bazı yerleşmeler olduğu halde, Antalya' da henüz Miken kalıntılarına rastlanmamıştır.

Hitit İmparatorluğunun yıkılmasının sebebi olan Deniz kavimleri göçü sırasında bir kısım Akalıların bu bölgeye göç ettiklerinden Grek efsanelerinde söz edilir. Truva Savaşları'ndan sonra bazı Aka boyları, Amphilokhos, Kalkhas ve Mopsos'un idaresinde Pamfilya'ya geldikleri; Perge, Sillyon, Aspendos ve Selge'yi kurdukları söylenmekle birlikte son bilimsel veriler bu kentleri yörenin yerli halkının kurduğunu göstermektedir. Bu Perge'nin Parha, Aspendos'un Estvedüs, Selge'nin Estlegiis, Silyon'un Selyuüs adlarından da bellidir.

Antalya sınırları içinde yerleşen Likyalı'ların kökenleri tartışılmakla birlikte, Hitit ve Mısır kaynaklarında (M.Ö. 2000) Lukki veya Lukka adlı bir kavimden bahsedilmektedir. Bu kavim, kendilerini "Termili" olarak adlandıran Akdeniz kıyılarımızdaki güçlü komşuları Luvilere akrabalıkları ile bilinen Likya ulusundan başkası değildir.

İlk yerleşme hareketleri İ.Ö.7. ve 8. yüzyıllarda Akdeniz kıyılarında başlamıştır. Özellikle Batı Anadolu ve Yunanistan'da bazı koloniler bu harekette önderlik ederek, bazı kentleri egemenlikleri altına almışlar veya yeni kentler kurmuşlardır.

Antalya'nın ilk surlarının II. Attalos zamanında inşa edildiği bilinmektedir. İ.S. 130 yılında Roma imparatoru Hadriyanus, Antalya seferi sırasında "Hadriyanus Kapısı"nı yaptırmış, surların doğu bölümünü de onarttırmıştır.

Antalya Adı

Helenistik dönemde Bergama Kralı II.Attalos (İ.Ö. 159-138), bölgenin stratejik dönemini dikkate alarak buraya bir Liman - şehir kurdurmuştur. Kent, kurucusunun adından dolayı "Ataleia" olarak anılmıştır. Arap kaynaklarında şehrin adı "Antaliye", Türk kaynaklarında ise "Adalya" olarak geçmektedir. Yerleşme, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden başlayarak "Antalya" olarak adlandırılmıştır.

Coğrafi konum
Antalya ilinin ilçeleri
Antalya ilinin ilçeleri

Antalya ili Anadolu'nun güneybatısında yer almaktadır. Yüzölçümü 20.723 km² olup, Türkiye yüzölçümünün %2.6'sı kadardır.

İlin kara sınırlarını Toros Dağları meydana getirmektedir. İlin güneyinde Akdeniz, doğusunda İçel, Konya ve Karaman, kuzeyinde Isparta ve Burdur, batısında ise Muğla illeri vardır.

İl arazisinin ortalama olarak %77.8'i dağlık, %10.2'si ova, %12'si ise engebeli bir yapıya sahiptir. İl alanının 3/4'ünü kaplayan Torosların birçok tepesi 2500-3000 metreyi aşar. Batı'da ki Teke yöresinde geniş platolar ve havzalar yer alır. Çoğunlukla kireçtaşlarından oluşmuş bu dağlar ve platolar alanında, kireçtaşlarının erimesiyle oluşmuş mağaralar, düdenler, su çıkaranlar, dolinler, uvalalar ve daha geniş çukurluklar olan polyeler gibi büyüklü, küçüklü karst şekilleri çok yaygındır. İlin topoğrafik yönden gösterdiği değişkenlik gerek iklim, gerek tarımsal gerekse demografi ve yerleşme yönünden farklı ortamlar yaratmaktadır. Ayrı özellik gösteren bu alanları sahil ve yayla bölgesi olarak tanımlayabiliriz.

Sahil kesimi ilçeleri; Merkez, Gazipaşa, Alanya, Manavgat, Serik Kemer, Kumluca, Finike, Kale ve Kaş'tır. Denizden yüksekliği 5-44 m arasındadır. Yayla kesimi ilçeler ise; Gündoğmuş, Akseki, İbradı, Korkuteli ve Elmalı'dır. Bu ilçelerin denizden yüksekliği 900-1000 m arasındadır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://canselifm.yetkinforum.com
 
akdeniz bölgesi tanıtımı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İç Anadolu Bölgesi Tanıtımı
» Doğu Anadolu Bölgesi Tanıtımı
» Akdeniz Bölgesi veya Güney Anadolu Gelenekli Türk Evleri
» EGE Bölgesi...
»  Karadeniz Bölgesi Gölleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
.::CANSELİ FM & TURKFORUM MÜZİK & PAYLAŞIM::. :: ..:: BURAM BURAM TURKiYE::.. :: Akdeniz Bölgesi-
Buraya geçin: