.::CANSELİ FM & TURKFORUM MÜZİK & PAYLAŞIM::.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.::CANSELİ FM & TURKFORUM MÜZİK & PAYLAŞIM::.

MÜZİK,FİLM,RESİM,ŞİİR,FLAŞ ANIMASYONLAR,MP3,EN YENİ TURKÇE ALBÜMLER,FM RADYO,ONLİNE SOHBET
 
canseli fm i dinlemek için tıklayınAnasayfaCANSELI FMCANSELİ PORTALGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yapcanseli fm i dinlemek için tıklayın

 

 Adana Gelenek ve Görenekleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
♥.♥GülPerisi♥.♥
.::FORUM KURUCUSU::.
.::FORUM KURUCUSU::.
♥.♥GülPerisi♥.♥


Mesaj Sayısı : 1872
Points : 3854
Kayıt tarihi : 27/10/10
Yaş : 43

Adana Gelenek ve Görenekleri Empty
MesajKonu: Adana Gelenek ve Görenekleri   Adana Gelenek ve Görenekleri F9bde310Perş. Ara. 16, 2010 8:43 pm

DOĞUM
Adana Gelenek ve Görenekleri
Yaşamın başlangıcı olarak kabul edilen doğum, Adana ve çevresinde doğum
öncesinden başlayıp doğum sonuna kadar uzanan bir dönemde, yüzlerce
âdet ve inanmanın uygulandığı bir dönemdir Doktora gitmeyen veya gidemeyen, çocuğu olmayan kadın, gebe kalabilmek için çeşitli yollara başvurur
Bunlardan biri de "ara ebe" ya da "aralık ebesi" adı verilen eli işe
yatkın kadınların hazırladığı otlardan yapılmış ilaçlardan yararlanmadır
Çoban Dede diye anılan, şehir merkezinde bulunan bir türbe de çocuk
sahibi olmak isteyen kadınların sıkça ziyaret ettiği yerlerden biridir

Doğacak çocuğun yaşaması için, kadın daha hamileyken yatırlara, türbelere gider ve adaklarda bulunur Çocuğu yaşamayan kadına "tıbıkalı" denir Bu kadınların lohusayı ziyaret etmesi istenmez
Doğacak çocuğun cinsiyetini öğrenmek için, çiğ bir koyun kellesinin
çenesi, niyet tutularak ayrılır; çene kemiğinde et kalırsa doğacak
çocuğun kız, et kalmaz cavlak olursa oğlan olacağına inanılır Bir sonraki çocuğun cinsiyetinin farklı olmasını sağlamak için doğumdan sonra çocuğun eşi ters yüz edilir Kelle yiyen gebe kadının çocuğunun sümüklü olacağına inanılır

Doğumun kolay olması için Meryem Ana Eli otu doğum odasında ıslatılır O açıldıkça doğumun kolaylaşacağına inanılırDoğum sancısı çeken kadına, doğum kolay olsun diye kocasının ayakkabısından su içirilir

Çocuk doğduktan sonra, taş gibi güçlü olsun diye ağzına taş konur Çocuk pişik olmasın, teni kokmasın diye tuzlanır Çocuk tatlı olsun diye, tuzlamanın ardından vücuduna bal sürülür Çocuğu ilk yıkayan ona giysi alırÇocuk yıkandıktan sonra koltuk altlarına, boynuna reyhan tozu sürülür Ayrıca, göbeğin yüksek binaların üstüne atılmasıyla, çocuğun istikbalinin yüksek olacağına inanılır
Doğum yapan kadın, kırkı çıkıncaya kadar başına kırmızı tülbent bağlar Lohusaya yağlı ballı pekmezli bulamaç, közde pişirilmiş ciğer-soğan yedirilirÇocuğa ilk süt üç ezandan sonra verilir, böylece çocuğun sabırlı olmayı öğreneceğine inanılır Anne ve çocuğu kötü etkilerden korumak için, ilk kırk gün çeşitli önlemler alınır Al basmasın diye, lohusamn baş ucuna ayna, tarak, iğne batırılmış soğan, Kur'an konur Anne ve çocuğun altına bıçak konur Odada sarımsak bulundurulur Kapının arkasına satır, karyolanın altına süpürge konur Aynalar kırmızı bezle kapatılır Yatağın çevresi kıl iple çevrilir Kapıya al bağlanır dikenli çalı asılır ,Odaya bir kap içinde su konur,Odada ocaklı diye bilinen erkeğin gömleği bulundurulur Çocuğun başının altına ekmek ufakları konur Kırk basmasından korunmak için; yeni doğanın yüzü herkese gösterilmez İki kırklı karşılaşınca iğne değiştirirler Çocuğu kırk basmasın diye, çocuğun ilk kakalı bezi odanın eşiğine konur Adetli kadınların ve tıbıkalı kadınların lohusayı ve bebeği ziyaret etmesi istenmez Bu durumda çocuğun yüzünde yaralar çıkacağına veya anne ve çocuğa bir kötülük geleceğin inanılır

Adana ve çevresinde, anne ve çocuk yedinci, yirminci ve kırkıncı günlerde kırklama adı ile yıkanır Yıkama suyu içine altın, taş, çiçekler ve yapraklar atılır Böylece çocuğun altın gibi değerli, taş gibi güçlü, çiçekler gibi güzel kokulu olacağına inanılır Kırkıncı günü yapılan kırklama suyunda ise; kırk taş, kırk yaprak veya kırk çeşit çiçek mutlaka konulur Bazı çevrelerde kırklama farklı bir şekilde uygulanmaktadır
Kırkıncı gün; evde bulunan bütün tabak-çanak, yatak-yorgan yıkanır,
lohusa ve çocuk da yıkanır, ayrıca bir kırklama suyu yapılmaz Lohusayı daha önce ziyarete gelenler de kırkıncı günde banyo yaparlar

Çocuk, doğumdan sonra yaşına kadar çok hastalanırsa adını yükleyemedi denir ve çocuğun adı değiştirilir Kırkından sonra ilk gezmeye çıkışa kırk uçurtma denir Çocuğun ömrü uzun olsun diye, kırkıncı günü uzak bir yere götürülür Doğumdan sonra bir türlü gelişemeyen, cılız ve hastalıklı çocuğa "aydaş çocuk" denir Aydaş çocuğun tedavisinde ocaklı birinden veya çocukluğunda aydaş olup da daha sonra sağlıklı olan kişilerden yararlanılır Aydaş çocuk yaşlı bir ağacın arasından geçirilir, üç hafta tuz ile tartılırOcaklı bir kimsenin koynundan geçirilir Dört yol ağzına kazan kurulur, sembolik bir aş olan "aydaş aşı" pişirilir Çocuk mezarlığa götürülür, orada ocaklı birinin koynundan geçirilir
Çocuk doğduktan sonra yedi yıl çocuğu başkalarından giydirir, yedi yıl saçını kesmez ya da yedi yıl çocuk için kurban keser Aşeren kadına "yerginliği var" denir Çocuğun gözlerine sürme çekilir
Çocuğun göbeği düştükten sonra düşen göbek, okuması için, okulun
duvarına; imanlı olması için, cami duvarına; çeyizinin bol olması için,
sandığa konur Ali adının çok kullanıldığı çevrelerde, bu adı taşımanın çok zor olduğu, bu kişinin heyecanlı ve sinirli olacağı düşünülür Kurt ağzının iskeletinden geçirilir Mezarlığa gelenlerin beraberinde getirdiği bulgurla eve dönünce pilav pişirilir ve topluca yenilir



En son ♥.♥GülPerisi♥.♥ tarafından Perş. Ara. 16, 2010 9:08 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
♥.♥GülPerisi♥.♥
.::FORUM KURUCUSU::.
.::FORUM KURUCUSU::.
♥.♥GülPerisi♥.♥


Mesaj Sayısı : 1872
Points : 3854
Kayıt tarihi : 27/10/10
Yaş : 43

Adana Gelenek ve Görenekleri Empty
MesajKonu: Geri: Adana Gelenek ve Görenekleri   Adana Gelenek ve Görenekleri F9bde310Perş. Ara. 16, 2010 8:44 pm

EVLENME

Bireyin yaşamındaki geçiş dönemlerinden biri de evlenmedir. Adana ve
çevresinde, görücü usulü, anlaşarak, beşik kertme, levirat (kocası ölen
kadının ka-ymbiraderiyle evlendirilmesi), kız kaçırma ve akraba
evliliklerine rastlanır. Özellikle kız kaçırma ve akraba evlilikleri
bölgede dikkati çekecek kadar çoktur. Evlenemeyen gençler,
kısmetlerinin açılması için çeşitli yollara baş vururlar. Bunlardan
bazıları, hocalara giderek kilit açtırma, muska yazdırma, dört yol
ağzında çeyiz açmadır .

Kız istemeye giderken ağzı laf yapan,ağzı lafa yakışacak kişilerle
gidilir. İlk istemede kız verilmez. Ancak, ikinci veya üçüncü istemeden
sonra kız verilir. Kız verilince iki aile arasında "küçük tatlı", "ağız
tatlısı" yenir. Bu arada kıza alınacak takılar, eve alınacak eşyalar,
başlık veya anaya verilecek süt hakkı konuşulur. Eskiden "yedi hacet"
adı verilen; bir çift Adana burması bilezik, yüzük, küpe,
elbise-ayakka-bı-giyecekler, başlık parası, halı-kilim,
yatak-yor-gandan oluşan eşya, takılar ve başlık parasının oğlan
tarafından verilmesi kesin kuraldı .Bugün bu adla anılmasa da, yine de
bunların çoğu yerine getirilmektedir. Daha sonra eş dost ve akrabaların
katılımıyla eğlencenin de olduğu büyük tatlı yapılır. Büyük tatlı
töreni yapanlardan çoğu nişan yapmaz. Gerek büyük tatlıda gerekse
nişanda atkı, atkın ya da kırkım adı verilen takı ve hediye merasimi
yapılır.

Adana ve çevresinde, söz, nişan ve düğünde yapılan bütün masraflar
oğlan evi tarafından karşılanır. Kız tarafı ise, kızına çeyiz verir,
isterse takı takar. Kız tarafının yapacağı yatağın, yorganın ve
yastıkların pamuğunu oğlan evi gönderir. Düğüne davet okuntuyla
yapılır. Okuntu davet edilecek kişinin ağırlığına göre; kibrit, çay
bardağı, mendil, çorap, gömlek ve elbiselikten oluşur. Oğlan tarafı kız
tarafının da dağıtacağı okuntulukları alır ve kız evine verir. Düğün
yemekleri; yüksük çorbası, ekşili köfte, davul aşı (etli dövme pilavı),
etli kuru fasulye, pilav, patlıcan dolması veya yaprak sarmasından
oluşur.

Düğün, pazartesi veya perşembe günü oğlan evine bayrak dikimiyle
başlar. Bayrağın ucuna ayna, soğan, portakal takılır. Pazar günü
gelinin gelmesi ve bayrağın indirilmesiyle düğün sona erer. Pazartesi
günü de duvak yapılır. Bayrak, gerdek gecesi damat veya sağdıç
tarafından, aynaya nişan alındıktan ve aynanın kırılmasından sonra
indirilir.

Köylerde yapılan bazı düğünler kesimlidir. Kesimli düğüri'lerde,
davulcular gelen konukları karşılar, konuğun ikramını yapar, konuğun
önünde çeşitli figürler yaparak ondan para alır. Konuklar "caba",
"çaba" adı ile anılan bu parayı düğün sahibine verilmek üzere
davulculara bırakırlar. Bu tür düğünlerde, düğünü yönlendiren,
çoğunlukla akrabadan biri olan ve abdal ağası adı verilen kişidir.

Düğünün başladığı gün veya ertesi gün, kız evinden alınan çeyiz oğlan
evine götürülür. Kız evinden çeyiz çıkarılmadan önce, çeyizde
bulunanların tümü tek tek bir kâğıda yazılarak çeyiz senedi hazırlanır
.Çeyiz senedi taraflar ve şahitler tarafından imzalanır, muhtar
tarafından mühürlenir. Daha sonra, kırmızı kurdelelerle bağlanmış
yorganlar, yataklar, yastıklar, mutfak eşyaları, beyaz eşyalar
görülecek şekilde üzerinde bayrak asılı kamyona yerleştirilir. Halılar
kamyonun yan taraflarından sarkıtılır, davul zurna eşliğinde Baraj'a
gidilir, çeyiz sudan geçirilir. Çeyizi götürenler ve almaya gelenler
burada oyunlar oynayıp, halaylar çekerler.

Şehirdeki düğünlerde gelin hamamı geleneğine rastlanır. Hamam tasları
ve zılgıtlar eşliğinde, hamamda geline kına yakılır. Hamama gidenlerin
her biri gelini yıkar, türküler söylenir, oyunlar oynanır. Hamamda
konuklara kebap veya kısır, meyve ve içecek ikram edilir.

Günümüzde köy düğünlerindeki kına gecesi törenlerinde, az da olsa bu
geleneklere rastlıyoruz. Kına gecesi, cumartesi günü veya gecesinde
yapılır. Oğlan evi kızın giyeceğini, kınasını, çerezi ve mumları, kına
davarıyla birlikte davul zurna eşliğinde kız evine getirir .Kız evine
gelirken, yolda, kız evi tarafından hazırlanmış çeşitli oyunlarla ve
zorluklarla karşılanır. Kına, gelinin yengeleri veya bahtı açılmamış
bir kız tarafından yoğrulur. Köfte şekline getirilen kınalar tepsiye
dizilir. Üstlerine mumlar dikilir, mevsim çiçekleri serpilir. Genç
kızlar kına tepsisini, kına türküleri eşliğinde, başları üstünde ortaya
getirirler. Tepsi başlarında, gelinin etrafında oynarlar. Gelin
oturtulur, başına kırmızı şifon örtülür, kına türküleriyle övülür,
geline öğütler verilir. Gelin ne kadar çok ağlarsa, o yıl o kadar
bereket olacağına inanılır. Gelinin başı üstünde "kelle şeker" kırılır.
Gençler şekeri kapışırlar. Şekerden bir parça ayrılır, gerdek gecesi
bununla gelin ve damat için şerbet hazırlanır. Gelin oyuna kaldırılır.
Daha sonra geline kına yakılır. Gelinin avcuna kına yakılırken para
konur. Tepsideki kınalar, gençler tarafından kısmetlerinin açılması
için kapışılır. Oğlan evinde de kına yapılır. Buradaki kına, gece geç
saatlere kadar sürer. Güreşler tutulur, ateşler yakılır, oyunlar
oynanır, yüzük yarışı yapılır .Damadın serçe parmağına kına yakılır.
Erkeklerden biri kadın kılığına girer, çeşitli muziplikler yapar,
eğlenirler .

Kınadan sonra kırkım töreni başlar. Kırkım ya da atkın adı verilen bu
tören, nişanda ve kına gecesinde kız evinde, gelinin oğlan evine
geldiği gün de oğlan evinde yapılmaktadır. Kız ile oğlan masanın başına
getirilir. Koluna bir yazma veya havlu bağlanmış bir erkek "atkın"ın ya
da "kırkım"ın başladığını ilan eder. Oğlan tarafının en yakmıyla atkın
başlar. Sonra, kız tarafına sıra gelir. Parayı atan veya hediyeyi veren
kişinin adı yüksek sesle oradaki topluluğa duyurulur. Nişanda ve
kınadaki kırkımda, daha ziyade mutfak eşyaları ve para verilmekte,
toplanan para ile kızın çeyizinin eksikleri tamamlanmaktadır. Oğlan
evinde yapılan kırkımda ise, daha çok para armağanı yapılmaktadır.

Düğünün son günü gelin alma veya gelin çıkarma günüdür. Oğlan tarafı
gelin almaya süslenmiş arabalarla ve davullarla gider. Eskiden gelin
atla götürülürdü. Gelinin bineceği at, çevrenin en gözde atı olurdu.
Atın başı kız tarafının hazırladığı şifon ve peşkirlerle süslenirdi.
Kızın dokuduğu nakışlı heybe atın üstüne atılırdı. Gelinin ve atın
başına ayna takılırdı. Gelinin evinden çeyizler develere yüklenir,
develer gelin alayı ile birlikte giderdi. Develere takılan çanlar
devenin yürüyüşünün ahengiyle çalardı8. Gelin alayı yolda giderken, kız
evi tarafının hazırladığı çeşitli oyunlar ve zorluklarla karşılaşır.
Tıpkı kınada olduğu gibi gelin alma gününde de oğlan evi epeyce
zorlanır. Bahşiş almadan geçmelerine izin verilmez. Gelen oğlan evi,
gelin çıkıncaya kadar oyunlar oynar, halaylar çekerler. Kızın
akrabaları, kızı öven veya ona öğütler veren türküler söylerler. Erkek
kardeşler kıza "kuşak" bağlar. Gelin ana babası ve kardeşleriyle
vedalaştıktan sonra ana evinden uğurlamr.

Bu arada, oğlan evinden gelini almaya gelen yakınları, yeni evlilerin
muratları olsun diye, kız evinden çiçek çalar. Evlilikleri uzun ömürlü
olsun diye, bakır kap çalar .Kız kısmetini de beraberinde götürsün diye
bir tabak bir kaşık çalar . Kız gittiği eve çivi gibi bağlansın diye
çivi çalar.Kız tarafı, gelinin gittiği evde kısmeti bol olsun diye,
eline bir parça ekmek verir .

Gelin oğlan evine gelince arabadan hemen inmez. Arabanın üstüne bir
tepsi konur ve "kırkım" başlar. Önce kaympeder verir, indirmelik bağ,
bahçe, hayvan olabilir. Ardından oğlan evinin yakınları para veya altın
verirler. Gelin arabadan iner. Kaynana ve kayınpeder çekilmekte olan
halaya katılırlar. Kaynana, gelinin başına arpa, leblebi, kuru üzüm,
bozuk para atar. Gelin evin eşiğine gelince eline verilen bardak veya
şişe veya testiyi kırar. Böylece gelinin kalp kırmayacağına,evliliğinin
dağılmayacağına . inanılır. Yağ-bal sürülmüş yaprağı veya mayalı hamuru
kapıya yarım yarım, içeriye kaynananın kolunun altından girer .Yanına
bir kız bir erkek çocuk getirilir. Bunlar, oklava ile gelinin duvağını
açarlar .Gelinle damat odaya girer, getirilen şerbeti yarım yarım
içerler. Dışarıda oyunlar devam eder.

Gerdekten önce özne övme yapılır. Bekâr arkadaşları damadı alır,
gezdirir, eğlendirirler. Sağdıçlar damadı ortaya alır, boyunu poşunu
mertliğini manilerle överler. Çeşitli oyun ve şakalarla damat
giydirilir. Daha sonra, türküler söyleyerek, manilerle eve getirilir,
sırtı yumruklanarak içeriye sokulur.

Gerdeğin ertesi günü duvak günüdür. Bu günde duvak mevlidi okunur.
"Çarşaf günü", "çarşaf mevlidi" olarak da anılır. Köylerde duvak günü
öğle öncesinde toplanılır. Konuklara bu gün için kesilen davardan öğle
yemeği ikram edilir. Kasaba ve şehirlerde, öğleden sonra toplanılır,
gelenlere bisküvi-lokum-pasta ikramı yapılır. Son zamanlarda, özellikle
şehir merkezinde, duvak, düğünün üçüncü günü yapılmaktadır. Duvak
gününe kadınlar çağrılır, bu günde yaygın olarak mevlit okutulur.
Mevlidin ardından, kızın oğlan evi bireyleri için getirdiği bohçalar
konuklara gösterilir ve sahiplerine verilir. Kaynana gelinin kendisi
için hazırladığı mindere oturtularak, kaynana bohçasından giydirilir.
Duvağa gelenler gelinin evini gezerler, daha önce hediye
getiremeyenler, hediyelerini bugün getirirler. Duvakta, gelen konuklara
boncuklu tülbent verilir.

Duvak gününde de çeşitli davranış kalıplan görülür. Bunlardan bazıları:
Gelinin başına duvağı örtülür. Bu duvağı, bir oğlan ve bir kız çocuğu
alıp, kaçırır, damattan bahşiş alır .Ortaya bir yastık konur. Gelin
yastığın etrafında üç kez döndürülür. Yönü kıbleye çevrilir, diz
çöktürülür .Mevlitten önce, ortada bir sehpa üzerine, tuz, şeker, gül
suyu ve şerbet konur. Mevlit bittikten sonra, okunmuş tuz ve şeker
gelin tarafından tadılır, sonra bu tuz ve şeker, gelinin evdeki tuz ve
şekerinin içine eklenir. Ardından, gelin, bir dilek tutar ve sehpayı üç
kez salavat getirerek kaldırır .Eskiden, duvak günü gelin, sabah
erkenden kalkar, düğünde kesilen davarların paçalanyla paça çorbası
pişirir, gelen konuklara bu çorbadan ikram edilirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
♥.♥GülPerisi♥.♥
.::FORUM KURUCUSU::.
.::FORUM KURUCUSU::.
♥.♥GülPerisi♥.♥


Mesaj Sayısı : 1872
Points : 3854
Kayıt tarihi : 27/10/10
Yaş : 43

Adana Gelenek ve Görenekleri Empty
MesajKonu: Geri: Adana Gelenek ve Görenekleri   Adana Gelenek ve Görenekleri F9bde310Perş. Ara. 16, 2010 8:44 pm

ÖLÜM

Halk kültüründeki geçiş dönemlerinden biri de ölümdür. Adana ve
çevresinde ölümle ilgili gelenek ve görenekleri; ölümden kaçınmak için
uygulanan davranışlar, ölüm olayı çevresinde uygulananlar ve ölenin
ardında kalanların uyguladıkları davranışlar olmak üzere, ölüm
etrafında kümelenmiş olarak görmek mümkündür.

Ölüm çevresinde uygulanan âdet ve inanmalarda, dinsel yönü ağır basan
pratikler yanında, büyüsel pratiklerin de yoğun bir şekilde yer aldığı
görülür. Rüyaların, birtakım nesnelerin ve bazı hayvanların ölümü
çağırdığı düşünülür. Bu düşünceyle, ölümü uzaklaştırmak için ölümden
kaçınma davranışlarında bulunulur.

Bir evin bahçesinde köpeğin uluması veya baykuşun ötmesi uğursuzluk
kabul edilir. Rüyada ev yıkımı görülürse ,gelinlik giyilirse ,çıplak
biri görülürse ,mezarlık veya tabut görülürse ,çokça odun ve kazan
görülürse , ölüm olacağı düşünülür. Ayakkabının ayaktan çıkarılırken
ters düşmesi ,ikindiden sonra komşuya un, tuz, süt ve kazan
verilmesi,iyi kabul edilmez.

Bir ölüm olayının ardından uygulanan bazı âdetler de, başka bir ölümün
olmaması içindir. Cenaze yıkanırken çoluk çocuk uyandırılır. Cenaze
için ısıtılan suyun kazanı ters çevrilir. Küçük çocuklar cenazenin
ardında kalmasın diye, cenazenin önünden geçirilir .Cenazenin yıkandığı
yere, içinde oklava olan bir ibrik konur .Cenaze evden çıktıktan donra
bir tabak içinde, bulgur-soğan ve yağ "rızkı da beraber gitsin" diye,
bir fakire verilir. Cenaze evden çıkarken ardından oklava atılır
.Cenazenin ardından, ev temizlenir, süpürülür. Yatağı sökülür, yıkanır,
havalandırılır. Evde yedi türlü baharat, üzerlik, buhur tüttürülür .
Hastanın öleceğinin anlaşılmasıyla birlikte, çevresinde bulunanlar
birtakım dinsel işlemleri uygulamaya başlarlar, islami usullere göre
yapılan bu işlemlerle, hastanın öte dünyaya imanlı gideceğine inanılır.

Cenazenin, zorunluluklar dışında, bekletilmesi iyi karşılanmaz. Bir an
önce gömülmesi gerekir. Böylece ölenin de ruhunun rahat edeceğine
inanılır. Akşam ölen gömülmez, "yer mühürlendi" denir .Cenaze suyu
içine gül, reyhan, murt dalı, portakal yaprağı, mantuvar çiçeği atılır
.Cenaze yıkanırken başının altına murt dallan konur. Bu dalların
yaprakları orada bulunanlara dağıtılır, dua okurlar. Okunmuş yapraklar,
çörek otuyla birlikte kefenin içine atılır. Gelinin evlenirken kesilen,
daha sonra sandıkta saklanan "kâkül"ü varsa o da kefenin içine konur
.Kefen gül suyu ile ıslatılır, "günlük" yakılarak tütsülenir. Kefen
ölünün yıkanacağı yere kadar el üstünde götürülür .Kefenlemeden önce
cenazenin yakınları çağrılır, el öptürülür .Kefenden artan parça, bir
fakire ya da çocuğu olmayan bir kadına verilir .Kefenleme işlemi
sırasında etrafta üzerlik tüttürülür .Bazı çevrelerde, kefenin içine
taze çiçekler konur, ölünün başı çiçeklerle örtülür .
Ölü yıkama işlemi köylerde ve kasabalarda kapalı bir alanda, şehir
merkezinde ise mezarlıkta yapılmaktadır. Cenaze namazı da gelen
cemaatla birlikte mezarlıkta kılınmaktadır. Ölü toprağa konulduktan
sonra, gözü arkada kalmasın, dünyadan doyumlu gitsin diye yüzüne toprak
atılır, ağzına toprak konur. Ölen kişi kadınsa mezarın başına kırmızı
yağlık, erkekse beyaz şifon, askerse bayrak bağlanır. Ölen genç kızsa,
mezarın üstüne çeyizinden bir bohça konur .
Ölü mezara konduktan sonra uygulanan pek çok âdet ve inanma da
bulunmaktadır. Bunlarda amaç; ölünün öte dünyada rahat etmesi,
günahlarından arınması, geride kalanları tedirgin etmemesi ile
birlikte, kalanların acılarının hafifletilmesi ve bu duruma
alışmalarının sağlanmasıdır. Bunun için, ölünün gömüldüğü gün ölü evine
"kazma-kürek yemeği" denilen yemek, komşular tarafından getirilir .Ölü
evinde yemek pişmez, yedi gün yemeği komşular getirir. Baş sağlığı
dileğine gelenler lokum, çay, şeker, bisküvi, kolonya getirirler.
Gelenlere lokum ikram edilir. Ölü evinde, ölünün üçüncü günü helva
yapılır, yedinci günü "yedi yemeği" hazırlanır .Ölü için verilen yemek,
cenaze sahibinin ekonomik durumuna göre, pilav-hoşaf, haşlama et-yufka,
dövme pilavı-kuru fasulye, lahma-cun-tatlıdan oluşmaktadır. Kırkıncı ve
elli ikinci günlerde de kimileri helva veya aşure yaparak dağıtmaktadır.

Ölenin ardından giysileri, çarşafları ve çamaşırları yakınları
tarafından yıkanarak bir fakire verilir. İhtiyacı olanların alması için
ölenin ayakkabıları ve giysileri dört yol ağzına bırakılır .Ölenin en
yeni giysisi, gözü arkada kalmasın diye, mezarının üstüne bırakılır.

Adana ve çevresinde ölenin ardından ağıt yakma geleneğine rastlanır.
Köylerde bu işi ağıtçı kadınlar yapar. Ağıtçı kadın cenaze evinde,
ölenin giysilerini odadakilere göstererek, ölenin iyiliklerini,
güzelliğini, yiğitliğini anlatarak maniler söyler, etraftakileri
ağlatır.

Sonuç olarak, Adana ve çevresi, halk kültürü bakımından oldukça zengin
motifler taşır. Bu motifler geçmişten günümüze değin çeşitli
kültürlerin de etkisiyle çeşitlenmiş, zenginleşmiştir. Bölgenin son
yıllarda yaşadığı hızlı toplumsal değişme ve gelişme geleneksel
kültürdeki değişimi de başlatmıştır. Kırsal kesimden kente doğru
gidildikçe giyim kuşamda görülen değişim, geleneklerde ve göreneklerde
yansımasını bulmuştur, insan yaşamının geçiş dönemlerinde uygulanan
davranış kalıpları da, zaman içerisinde biçim değiştirmiş; düğünlerin
süresi kısalmış, çeyizlerin türleri değişmiştir. Artık, hamile bir
kadın doğacak çocuğunun cinsiyetini öğrenmek istediğinde, en yakın
sağlık kuruluşuna veya hastaneye giderek ultrason aygıtından
yararlanabilmektedir. Ancak, gelişen teknolojiye ve değişen yaşam
koşullarına rağmen halk kültüründeki gelenek ve görenekler, dün olduğu
gibi bugün ve yarın da halkın yaşamında varlıklarını sürdüreceklerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Adana Gelenek ve Görenekleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Adana'daki Türbeler
» Adana incirlik kasabası
» Adana 'daki MüzeLer
» Adana SoSyaL Durumu
» Adana - İncirlik Kasabası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
.::CANSELİ FM & TURKFORUM MÜZİK & PAYLAŞIM::. :: ..:: BURAM BURAM TURKiYE::.. :: Akdeniz Bölgesi-
Buraya geçin: